En Büyük Görev ve Sorumluluk
ANNE / BABA ve ÖĞRETMENLERİN
Cumhuriyete sahip çıkacak gençler,
bizim sayemizde yetişebilir.
Daha küçük yaşlarda ATATÜRK SEVGİSİ, ATATÜRK İLKE ve DEVRİMLERİNİ gençlere bilinçli olarak aşılamak bizim ASLİ görevimizdir.
SEVMEK, tanımakla başlar. Çocuklar ve gençler ATAMIZI tanıdıkça onu daha çok ve BİLİNÇLİ SEVECEKLERDİR.
Nedenlerini, niçinlerini ve ATATÜRK’ün ANILARINI anlattıkça O‘NU yürekten sevmeyi öğrenirler. DİLDE DEĞİL GÖNÜLDE ATATÜRK SEVGİSİ yer etmelidir.
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ HEPİMİZE KUTLU OLSUN…
Özgürlüğümüz ve cumhuriyetimiz sonsuza kadar YAŞASIN…
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…
Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar
Güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz…
Açtık mıydı hele bir son vitesi,
adedi devir, motorun sesi.
Uuuuuuuy! Çocuklar kim bilir
ne harikûlâdedir
160 kilometre giderken öpüşmesi.
Hani şimdi bize,
Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır.
Yalnız cumaları, yalnız pazarları…
Hani şimdi biz,
Bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
Işıklı caddelerde mağazaları.
Hani bunlar,
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
Açılır kara kaplı kitap; Zindan.
Kayış kapar kolumuzu
Kırılan kemik, kan.
Hani şimdi bizim soframıza
Haftada bir et gelir
Ve çocuklarımız işten eve
Sapsarı iskelet gelir.
Hani şimdi biz;
İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz…
Nazım HİKMET
SORUMLULUK SAHİBİ OLMAK
“ Sorumluluk sahibi olmak “ hepimizin büyürken, bir meslek seçip onun eğitimini alırken sık sık duyduğumuz bir EDİM’dir.
Edim sözcüğünün anlamı da şudur: İnsan bilincinin bir amaca yönelik tek tek davranışları, eylemi.
İnsan, her adımında düşünerek ölçüp biçerek dikkatli davranmak zorundadır. Hele hele bazı meslekler asla rutine dönüp istemsizce davranışlara evrilmeyi affetmez.
Sağlık, eğitim ve dikkat gerektiren, uyanık olmanızı isteyen ısı, elektrik gibi dallardaki meslekler de bunlardan en önemlileridir.
Dalgınlığı, dikkatsizliği asla affetmez. Sonuçları hayatımıza mal olur. Belki de başka hayatlara…
Büyüklerimiz “ Anın getirdiğini bir ömür getirmez “ derler. Bu nedenle çok dikkatli olmalıyız.
KEŞKE’lerle yaşam sürdürülemez. Her şey tepetakla olduktan sonra ne yapsanız faydasız…
Her adımınızda, ne iş yaparsanız yapın dikkatli, uyanık ve titiz olmalısınız.
Evden çıkarken ocağınızı, ütünüzü açık bırakıp bırakmadığınızı bir daha kontrol etmenizin bir sakıncası yoktur. Başkasına yap dediğinizi de bir zahmet kontrol edin. Çocuğunuz, eşiniz ya da öğrenciniz de olsa…
“ Ona söyledim, yapsaydı…” mazereti sizi kurtarmaz ne yazık ki! Siz bir daha kontrol etmelisiniz.
Elektrikçi hikayesi gibi…
Dışardan içeri seslenip “ Sigortayı kapatın” demeye benzer. Duymamış olabilir ev sahibi…
Siz uğraşırken ansızın kendinizi yerde bulursunuz. Unutmayın kendi görev ve sorumluluğunuz sizindir.
Önemli konulardaki sorumluluklarınız ağır yüklerdir. Her zaman UYANIK olmak zorundasınız. Hele de HAYATLAR söz konusuysa bunun MAZERETİ ASLA YOKTUR…
GÜNEŞİ DOĞDURALIM
Gel
Uzan
Tut ellerimi
Seninle güneşi doğduralım...
İnadına güzel olsun dünya
Çiçekler açtıralım kış ortasında
Gecikmiş güzlerin güzelliğini
Yaşayalım seninle...
Gel
Sar yüreğimi
Isınsın duygularım…
Dünyayı
Yeniden yaratalım
Yağmur sonrasının ebemkuşaklarında
Seninle güneşleri doğduralım...
Ayşe TURAL
YAŞAM KOŞUSU
Ne zaman yaşam koşusunda nefes nefese kalsam, durup bir çevreme bakarım…
Durduğunuz zaman çevrenizde baş döndüren hareketi fark ediyorsunuz…
Aman Tanrım, ne kadar çok ses var… Ne kadar çok hareket var… Her şey ne kadar çabuk değişiyor…
Olaylara ve özellikle ZAMAN denilen o haşarı çocuğa yetişmek imkansızmış gibi geliyor insana…
U- NUT- TUM
Seni
Unutmam gerekiyor
Unuttum
Unuttum
U-nut-tum...
Kim demiş?
Hiç aklımdan çıkmıyorsun ki!
Ayşe TURAL
DEJAVU
Sizlere hep söylüyorum ya, ben çocukken çok MERAKLI BİR BÖCEKTİM…
Sessiz, sakin durmama karşın elime birini geçirdiğimde ( sorularıma yanıt vereceğine inandıklarıma) durmadan sorular sorardım.
Benim çocukluğumda gazetelerden kesekağıdı yapılırdı. Bakkaldan ne alınırsa onun içine konurdu.
Onların yırtılmasına hiç gönlüm razı olmazdı. İçindeki her neyse kavanoza ya da kutusuna yerleştirilince ben, yırtılmasın diye onu özenle, yapıştırıldığı yerlerinden dikkatle açar; hemen okumaya başlardım. Okumadığım yeri kalmazdı.
Beğendiğim bir yazı ya da bulmaca varsa o zaman onu mektup gibi katlar bir yere kaldırırdım.
İlkokulda Güzide TOK ve İsmail ÇETİNOK öğretmenlerimin bana kazandırdığı okuma aşkı, şiir, resim SEVDASI ömrüm boyunca sürdü hala da sürüyor.
Büyüdüm… Öğrenme konusunda hala açım… Aklıma takılan her neyse gecenin bir yarısında da olsa ona yanıt ararım.
İnternet bilgileri bazen kısacık olur. Ansiklopedilere bakarım. Olmazsa kütüphanemi altüst eder, onunla ilgili bir şey bulup okurum ve rahatlarım.
Bilgili insanlara hayranlığım da bundandır. Kendisinden bir şeyler öğreneceğim ya da kendisine bir şeyler öğreteceğim her kimse ( mesleğim gereği) onunla zaman geçirmeye bayılırım.
Az önce de aklıma DEJA VU takıldı.
Déjà vu, yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusu. Anı daha önceden yaşamışlık hâlidir.
Bana bu açıklamalar yetmiyor. Biraz Fransızca bildiğim için nasıl yazıldığına ve çekimlenişine de bakıyorum.
Fransızca; déjà ve voir kelimelerinden oluşmaktadır. Çevirisi de GOGOL AMCAYA göre “ Zaten görüldü” demekmiş…
Bu akşamlık bu kadar yeter. Yarın başka bir konuda, başka bir duyguda buluşmak dileğiyle…
Allah rahatlık versin…
( Ne güzel bir dilektir. Galiba bunu bile unutmaya başladık…)
( Fotoğrafı bulunca gözlerim doldu…)
BİR DİLEK TUT
bir dilek tut küçüğüm
fırtınalar incitmesin seni
kelebek kanatların
dikkat et kopmasın...
gökkuşaklarından çelenkler yap
başına tak
inan ki sana çok yakışır...
bir dilek tut küçüğüm
sağlıklı, mutlu günler
hiç eksilmesin hayatından...
gül yüzünde güller açsın
gözlerin bulutlanmasın asla
güzelliklerdir senin hakkın...
bir dilek tut küçüğüm
barıştan, dostluktan, kardeşlikten
doğruluktan, güzellikten
ve iyilikten yana ol her zaman...
kocaman mutlu dünyalar kur
küçücük ellerinle, en temizinden...
bir dilek tut küçüğüm
sev kuşu, böceği, dalında gülü
ağacı yeşert, ormanı koru
dallarında kuşlar cıvıldasın
yemyeşil bir ülke yarat
yarat ki cennetin olsun...
bir dilek tut küçüğüm
yuvanda hep mutlu ol
annen, baban, kardeşin
sevgi, saygı ve huzur
senin yüreğinde boy atsın
taze fidanlar gibi...
bir dilek tut bir tanem
başarıların sığmasın
minik avuçlarına
gönlünde her zaman
sevinçler çiçek açsın
gelecek günlerin hep
baharlarla bezensin
sevgilerin güneşi
aydınlatsın içini
TANRIM her zaman seni
esirgesin, korusun...
Ayşe TURAL
ÖPÜCÜK KUTUSU...
Küçük kız, televizyon izleyen babasına, parlak bir kağıt rulosunu gösterir:
- Babacığım bundan bir parça alabilir miyim?
- Ziyan etme ama...
Çocuk odasına kapanır. Aradan zaman geçer, baba kızının odasına dalar. Yerler yaldızlı kağıt parçalarıyla doludur. Baba öfkelenir, ben sana ziyan etme demedim mi, der. Çocuğun dudakları bükülür, baba TV’nin başına döner...
Biraz sonra küçük kız, yaldızlı kağıttan kestiği yıldızlarla süslü kocaman bir kutuyu babasına uzatır:
- Babacığın al, bu senin hediyen, der...
Baba kızına sinirlendiği için bin pişman; kutuyu alır, kızını öpüp teşekkür eder... Kurdeleyi çözerek kutuyu açar. Kutunun içinde hiçbir şey yoktur.
Baba küçük kızına döner:
- Bu ne terbiyesizlik! diye haykırır. Boş kutu hediye olur mu?
Küçük kız, yanaklarından yuvarlanan yaşlarla babasına bakar:
- Ama baba, ben onun içini öpücüklerle doldurdum, görmüyor musun? Der...
(Çocuklarımızdan öğrenecek çok şeyimiz var... Var elbette... Ama KEŞKE bazı şeyleri de biz onlara öğretebilsek...)
HOŞÇA KAL ERİK AĞACI
Bebeklerimi dallarına astım
İyi uyut erik ağacı
Çiçeklerin
Çocuk hayallerimde kaldı
Gölgesinde ortancalar
Çığlıklarımı geri ver
Ne olursun !
Saklambaçlarım
Kovuklarında saklı...
Ben artık büyümüşüm
Oyunlarım sende kaldı
Sen de artık çürümüşsün
Hoşça kal erik ağacı....
Ayşe TURAL
Sevgiyle dolu, neşeli bir hafta sonu geçirmenizi diliyorum…